31 Temmuz 2010 Cumartesi

Sinirda
















Ortadayim. İşte yeniden kosuyor havadan top bana dogru. Yakalamaliyim, kacmaliyim ya da vurulacagim!! Bir , iki. uc... Ne kadar erteleyebilirdim ki, vuruldum.


Sonunda İsfahan dan ayrilabildim. Quetta' dayim. Buradan geriye baktigimda en cok da tanistigim güzel insan çarpıyor gözüme. İran' ı sanırım hep onlarla hatirlayacagim ve o insanlarla paylastigim guzel mekanlarla.
İran'ın altını üstüne getirmedim. Şehir şehir dolasıp ateş de çalmadim. Daha cok İran' da kaldım galiba. Ben bendim ve iyilikler bana geldi. Trende tanıştığım aileyle geçirdiğim anneanne evi tadında Tebriz günleri... Şiraz' da diger bir aileyle ciğnediğimiz İran'a ait yasaklar...Yazd' in damlarından izlemeye doyamadığım gün doğumları ve gün batımları... Silkroad Hotel' in işletmecilikten cok insanlıktan nasibini almış Ali' si ve orada tanıştığım onca gezgin ve hayatimda bir arada görmediğim kadar Lonely Planet... 12 gunluk Yazd huzurunun ardından İsfahan' daydim. İsfahan tam bir piknik sehri. Camiler, saraylar ve dipsiz pazarlarla çevrelenmiş çimenlik İmam Humeyni Meydani'nda gece saat iki-üçe kadar çocuklarıyla aileler halılarının üzerinde yemelere, içmelere, nargileye ve ortada sıçana doyuyorlar. Bir süre sonra bu hali rehaveti bize de bulaşıyor. Yandaki halinin bereketinden nasiplenmemeye de imkan yok dogrusu. En kötü ihtimalle ikram edilen bir çay muhakkak oluyor ve tabii çayla gelen sonsuz sorular. İnsanlar gibi sorular da kabaca ikiye ayrılıyor. Bir kısım hükumet aleyhtari, bir yabanci bulmuşken her türlü mutsuzluğu dile getirmeye çalisan ve sahip olduklarinin aksini arayan sorular, bir kısım ise hükumet yanlısı dini ve siyasi açidan ikna edici olmaya çalisan sorular, yorumlar...Piknikten başka bir seçenek de sadece pasaportunuz karsiliginda 3 saat icin kiralayabileceğiniz bisikletler ile şehir turu yapmak( belitmem gerek bisiklet sürmek ülkede kadınlara yasak değil ama kiralık bisikletler sadece erkekler için ancak yeterince isterseniz bir yolunu bulmak mümkün olabiliyor:) ya da Kajuun Köprüsü'ne gidip, her akşam plansızca bir araya gelip sesleriyle köprüyü dolduran yaşlı amcaları dinlemek. Eğer şanslıysanız bu ağıt yakan seslere eşlik eden bir kaval ya da ud da dinleyebilirsiniz. Bir de yanımda tüm bunları paylaşabilieceğim güzel bir arkadaş edindiğimi de eklersem İsfahan' da neden 14 gün kaldığımı açıklayabildiğimi sanıyorum.



Tüm her şey bana "Gitme!" dese de, Pakistan bana gülümsüyordu. Nasıl görmezden gelebilirdim. İsfahan' dan Quetta' ya varışım neredeyse iki buçuk günü buldu. İsfahan Zahedan arası otobüsle 20 saati kadar sürdü. Oradan Mir Jawa' ya, sınıra, 5$' a giden taksi dolmuşlar var. Sınırı yayan geçtikten sonra Pakistan tarafindan Quetta' ya 1000 rupi yani yaklasik 18 milyona giden otobusler var. İçinde bulunduğumuz sezon yoğun olduğu için( yanlış anlaşılmasın turist yogunluğu degil, İran' a Meşhed' deki Imam Rıza türbesini ziyarete giden ya da oradan dönen Pakistanlı Şiilerin tatil zamanı kalabalığı) ve de Pakistan' ın içinde bulunduğunu fazlasıyla karışık durum sebebiyle otobus bulmak zor. Bulsaniz bile bana izin verilmedigi gibi siz de bir araba tutmak zorunda kalabilirsiniz ve tabii daha sonra iki dolmuş değiştirmek zorunda olmak ve yolculuğu uzatmak da cabasi. Tüm bunlar olurken silahlı bir polis memuru ya da arabası( ücretsiz!) Quetta' ya kadar size eşlik ediyor. Araba ile yolculuk neredeyse iki katina mal oluyor ama yolda dinlediğniz hikayeler bunun gerekliliğine sizi ikna da edebiliyor. Iran' in Bellucistan bölgesine indikçe de özellikle kılık kiyafetle kendini gösteren değişen kültürün verdiği heyecan, sınırın Pakistan tarafı, Taftan da hat saffaya ulasiyor. Sınırı geçtikten sonra bambaşka bir dünya başlıyor. Ne İran, ne Suriye ne de Lübnan burası. Burada kot pantolon yok, pijama var; sarı taksi yok, rekşa var.

Taftan' da turisler icin güvenli bölge olarak ayrilmiş bir binada kapımda bir silahlı görevli ile yalnız bir gece geçirdikten sonra ertesi gün saat dokuz civari Quettta' ya dogru yola çıkıyorum bir kere daha. Yol boyu fazlasıyla sık ama özensiz pasaport kontrolleri ve harici birçok problemle, karnımda ve aklımda birçok kurt ile geçen yolculuğun ardindan gece 00:30 civari sonunda Quetta' ya varıyorum. Sınırda tanıştığım üst rütbeli bir görevlinin ailesi beni almaya geliyor. Velasıl, şuan o aileyle birlikteyim. Benden yana her şey çok yolunda ama son 4 gun içinde yaşanan uçak kazası ve sel felaketi ile Pakistan yine ağlıyor.

Şuana kadar rehberim insanlar oldu. Planımı birlikte belirledik hep. Bugün ,uzun zamandır olduğun gibi, fotoğraf makinesiz ve tam bir Pakistanlı kiyafetiyle sokaklardaydım. Pakistanlı olmak bu değildi elbette ama belki şu koşullarda bir Pakistanlı sanılmak bile beni mutlu etmeye yetiyor.

Hissettiğim şey mutluluk mu bilemiyorum esasında ama burada olmak doyumsuz.

5 Temmuz 2010 Pazartesi

On Gun Sonra

Belki Tebriz sokalarinda yururken magaza camlarinda gordugum ben kadar yabanci degildi ama Iran sinirina yaklastikca kadinlar ve erkekler bile kendilerine ait olmayan bir kimligi giyiyor gibiydiler uzerlerine. Van golu uzerinde ve dolunayin altinda yaptigimiz besbucuk saatlik yolculuk belki de kadinlarin bir kac saat sonra mahremine donusecek dovmelerini ve yuvarlak vucut hatlarini gostermeleri icin son firsatti ozgurce. Birazdan sokaklarda sadece dovmeye donusmus kaslari ve yapili burunlariyla gostereceklerdi guzelliklerini.

Iran icin soyleyebilecegim en belirleyici ozellik sanirim celiskilerle dolu olmasi. Bir tarafta Turkiye deki ask-i memnu tadinda dizilerden kopya edilmis kiyafetleri giyinmis partiler, bir yanda ortunme zorunlulugu. bir tarafta sadece hukumetin hizmetinde kanallar, medyaya getirikmis yasaklar, diger yanda canaklari itinayla saklanan uydu yayininda Amerika daki Iranlilarin elestirel ve populer kulturu fazlaca barindiran televizyon kanallari. Bir yanda dolaplara dizilmis alkolsuz biralar, diger yanda fiyati normalin uzerinde cok uzerinde alinan kacak ickiler ya da evde kirbac cezasina ragmen bir sir gibi saklanan icki yapma duzenekleri. bircok dahasi..

Sadece on gundur Iran dayim ama ogrendiklerim ve gorduklerim dusundugumun de uzerinde. Yaklasik dort gun Tebriz de, trende kompartimanimi paylastigim bir ailenin evine davetliydim. Neredeyse ailenin bir parcasi oldum. Beni goturmedikleri yer kalmadi. Bir ay daha orada kalsam mutlu olacaklardi. Gozyaslari icinde vedalastik karsilikli. Ikinci duragim Siraz oldu. Orada bir gun hostelde kaldim, ikinci gun bir arkadasimin iran seyahati sirasinda tanistigi ve zor durumlar icin bana numarasini verdigi bir guzel ailenin evindeydim. Bir gun sonra yeniden arkamda ve tam da gozumun onunde goz yaslari vardi.

Suan Yazd deyim. Silkroad adinda bir hotelde kaliyorum. Burada bir nevi calisiyor gibiyim. Servis islerine yardim ederek ne otelin yurt bolumundeki yatagim icin para veriyorum ne de yemek icin. Dunyanin dort tarafindan gezginlerle tanisiyorum.

Sanirim sansim da biraz bol. Tanistigim tum Iranlilarin tek basima olmam ve Iranda seyahat etmem dolayisyla benim icin fazlasiyla endiselenmelerine ragmen nasil oluyorsa suana kadar Iran in gordugum insanlari, gun batiminda daha da guzellesen eski sokaklarindan bile guzel.

Gerisi icin henuz kesin bir planim yok. Tek planim yolda olmak. Yollarin tozu bile burada dunyanin en temiz nefesini almami engelleyemiyor.